VAR OLMAK; GAYE ÜZERE OLMAKTIR...

VAR OLMAK; GAYE ÜZERE OLMAKTIR...

VAR OLMAK; GAYE ÜZERE OLMAKTIR...

 

Batı; sahtekâr, doğu; cahil ve riyakâr! Kuzey, zalim; güney ahmak! Hepsi de hâlâ sömürülen, sürü, kaptı kaçtıcı ve bedevi! Birileri; zevkiyle, zulmüyle meşgul, diğerleri; sefaletiyle, saltanatların posa kıldığı mecalsizliğiyle bedbin… Batı gâyesizliğinin sapkını; doğu, kadim gayeyi astığı duvardan önüne alamayacak kadar mecalsiz. Akıldan uzak ve yolunu şaşırmış… Kendini tayin eden efendilerine öykünüyor, özeniyor ama taklitlerle de maymunlaşmış durumda. Kendine dönüş yolunda değil, kendisi olma çabasından uzak bir haldedir! Kimileri de fötr şapka üstüne sarık sarmakla fark oluşturmaya çalışıyor şaşkınca! Kimi zamanlarda da kerameti çulda, kılda ve pulda arayacak kadar güdük bir anlayışın sürüngenliğini canlandırıyor!

 

İmanın aydınlığından nasibini alan bir iradeden bunun için yoksun. Yoksun ve yoksul!

Bu anlamda ne batıyı, ne de doğuyu taklit; kendisini, insanî yaratılışına uygun bir hayata taşımadı.

İkisinin de karanlıklarına ağan bir güneş olmayı, kim, hangi ülke veya hangi millet becerecek? Hangi meşru ve sosyal sistemiyle, hangi fikrin kadrosuyla ve hangi aydınıyla becerecek? Umutsuz bir debelenmeyle veya kimisi de cihada iftira şiddet olaylarıyla yol alıyorken, biz “bu halin sonu rezil bir çıkmazı gösteriyor!” kaygısındayız. Bu akılla nereye varılabilir?

 

Hâlbuki güneş ve güneş mizaçlılar için doğu da, batı da yoktur. Sadece aydınlık ve aydınlatmak vardır.

İnsanı dünya karanlıklarından kurtaran nûr güneştir. İnsanı iç ve dış gâyesizlik boşluklarından kurtaran, aydınlığa namzet halin yönü, sadece barış dini olan İslam’ı doğru anlamakla mümkündür! Kastımız da gerçek İslâm ve gerçekten İslâm! Ne doğu, ne batı; hepsini anlayarak aşmış olmak sorumluluğundan bahsediyoruz biz! Hepsini aşmış, anlamış ve insanî değerlerde birleşmiş olma halidir İslam’a ermek! Müslüman olmak; genelde bütün insanlığın ve özelde kendi insanının dertleriyle dertli, dertlerin çaresi için arayan olmaktır. Kendinde değil, insanlığı ortak değerlerde, adil doğruda birleştirmenin kılavuzu olma davasıdır, doğruya inanmak!

Bunu ne ile yapacağız, nasıl başaracağız?

İslam’la ve Kur’an’ıyla… Fıtrat inancı ve nimet olarak bahşedilen akılla, ehliyetlerle… Yani insanları ayrıştırmadan, akılların erişebildiği, insanlığın ortaya koyduğu bütün hikmetlerle, hakikatlerle!


 

Benzer Haberler
Rastgele Oku