Bir Gün Yanağını Değil, Toprağını Öpersiniz
Hayatın en ağır imtihanı nedir, bilir misiniz?
Elinizin altındayken kıymetini bilmediğinizin, elinizden uçup gittiğinde geri gelmeyeceğini anlamak…
Anne ve baba işte öyledir.
Varlığında sıradan, yokluğunda tarifsiz bir boşluk.
Bugün bakıyorum da, değerlerimiz birer birer erozyona uğruyor. Eskiden baba evin direği, evlat babanın destekçisi idi. Şimdi ise tablo farklı: “Evlat babaya değil, baba evlada hizmet eder oldu.”
Bir söz vardır: “Bir baba yüz evlada bakar da, yüz evlat bir babaya bakamaz.”
Bu söz, aslında toplumun aynasıdır.
Çünkü koca çınar gibi evladını yıllarca sırtında taşıyan babalar, ömrünün sonunda çoğu zaman yalnızlığa terk ediliyor.
Ve işin en acısı, anne babamızın kıymetini onlar yok olduktan sonra anlıyoruz. Bir gün geliyor, yanağını değil… toprağını öpüyorsunuz. O zaman da pişmanlık bir fayda etmiyor.
Kültürümüz bize büyüklere hürmeti, küçüklere merhameti öğütler. Annenin duası evladı göğe kanatlandırır, babanın rızası yolunu aydınlatır. Ama biz, günlük telaşlarımız içinde bu hakikati unutuyoruz. “Bize bir nazar oldu, cumamız pazar oldu. Bize ne oldu ise hep azar azar oldu.”
Şimdi buradan size, sevgili okuruma sesleniyorum:
Telefon rehberinizde anne ve babanızın numarası varsa hâlâ zenginsiniz.
Kapısını çalıp ellerini öpebileceğiniz bir anneniz, size “Oğlum, kızım dikkat et” diyecek bir babanız varsa, hayatta en değerli hazineniz yanınızdadır.
O hazineyi heba etmeyin.
Yarın çok geç olabilir.
Unutmayın, bir gün gelir;